İnsanlık tarihinde gıdalarımızı uzun süre saklayabilme imkanı sağladığı için günlük yaşamımıza giren tuz (yani Mutfak Tuzu :Sodyum klorür) , aynı zamanda bir çok hastalığın ortaya çıkışına da sebep olmuştur. Tuzun insan bedenindeki sıvıları dengeleyici görevi vardır. Kanımızda litre başına 7 gram tuz vardır. Gerekli miktarda su aldığımız durumlarda bile tuz eksikliğinden dolayı vücudumuzdaki su miktarı tehlikeli bir şekilde normalin altına inebiliyor. Aşırı tuz hücrelerin suyunu atmasına engel olur.
Bedenimizdeki atıkların uzaklaştırılması su sayesinde olur.Atılamayan su atılamayan atık demektir ve bu atıklar zaman içinde birikerek tehlike yaratır. Yetişkin bir insanın tuz ihtiyacı 6 ila 10 gr. arasındadır. Bu limiti belirlerken yemeklerimize serptiğimiz yani direk aldığımız tuzun ötesinde tükettiğimiz gıdaların içinde bulunan tuzu göz ardı etmemek gerekiyor. Türk toplumunun sadece geleneksel fırın ekmeği tüketimi ile günde 16-20 gr. arasında tuz aldığı bilinmektedir. Yine geleneksel Türk mutfağında ekmek dışı kaynaklarla birlikte günlük toplam 30-32 gr tuz alınmaktadır.Tuz ile potasyum arasında ilginç bir ilişki vardır. Tuz tüketildiği oranda vücut potasyumu kaybeder, potasyum tüketildiği oranda da tuz vücudu terk eder.Yani aşırı tuz tüketimi potasyum eksikliğinin önemli nedenlerinden biridir.Oysa potasyum vücut kasları damar çevresideki kas yapısı ve kalp kası için çok önemli bir elementtir.Kan basıncının düzenlenmesi konusunda önemli bir görevi vardır.
İngiliz Tıp Dergisinde yayınlanan yeni bir çalışmaya göre , daha az tuz tüketmek, kalp ve damar hastalıkları riskini dörtte bir, kalp krizi riskini de beşte bir oranında azaltıyor.
Çok fazla tuz tüketiminin kan basıncını yükseltebileceği, yüksek tansiyonun da kalp krizi ve inme riskini artırabileceği uzmanlar tarafından zaten biliniyordu, ancak dergideki yeni araştırmada, bu bağlantı kanıtlanıyor ve tuzun verebileceği zararın boyutu ortaya konuyor.
Çalışmada, günlük tuz alımının 6 gramı geçmemesi (erişkinler için önerilen miktar) gerektiği uyarısında bulunularak, tuz tüketimini az miktarda azaltmanın, kalp ve damar hastalıkları riskine büyük etkisi olduğu vurgulanıyor.
Günlük beslenmelerindeki tuz tüketimini önemli miktarda düşüren insanların, gelecek 10-15 yılda kalp-damar hastalıklarına yakalanma olasılığı yüzde 25 oranında azalıyor. Bu kişilerin, kalp-damar hastalıklarından ölme riski de yüzde 20 düşüyor.
"TUZUN AZ MİKTARDA AZALTILMASININ BİLE ETKİSİ BÜYÜK"
Yapılan çalışmaların bir çoğunda tuz tüketiminin azaltılmasıyla kalp hastalığı, kalp krizi ve inme geçiren insanların sayısının da gerileyeceğinin ortaya konduğunu, daha önceden ise elde bu yönde bir kanıtın bulunmadığı belirtilmiştir..
Günlük tuz tüketiminin az miktarda azaltılmasının, hastalık risklerine karşı büyük etkisinden bahsettiklerine dikkat çekilmektedir. Tüketilen tuzun dörtte üçünün zaten alınan gıdaların içinde bulunduğu için günlük 6 gram tuz tüketimi hedefinin de, yediklerine dikkat etmeleri durumunda çoğu insan için ulaşılabilir olduğunu belirtilmektedir. Eğer hem daha az sodyum kullanmak hem de herhangi bir sağlık sorunu ile karşılaşmamak istiyorsanız tuz yerine seçenek olarak bitkileri ve baharatları denemelisiniz. Özellikle limon ve limon suyu, kaliteli sirkeler ve bazı kurutulmuş baharatlı bitkiler ve kırmızı biber lezzet unsurunu arttırmada, tuza olan özleminizi azaltmada size yardımcı olabilirler. Vücudunuzun sodyum dengesini sağlamakla yükümlü organı böbreklerinizdir. Sağlıklı böbrekler fazladan alınan sodyumun büyük bir kısmını kolayca atmaktadır. Tuzun fazlasını terleme ile de atarsınız. Eğer böbrekleriniz yeterince çalışmazsa fazla tuzu atmakta güçlük çekersiniz. Vücudunuzda sodyum birikir, yüzünüzde, bacaklar ve ayaklarınızda şişmeler meydana gelir. Vücutta aşırı sodyum birikmesi sonucu oluşan bu belirtilere tıp dilinde ‘ödem’ denilmektedir.
Tuzun fazlası sadece ödem yapmaz. Damarlarınızda dolaşan sıvı miktarının artmasına, kan basıncınızın yükselmesine (hipertansiyon), kalp ve böbrek hastalıkları ile felç riskinizin artmasına neden olur. Özellikle toplumun yüzde 30’undan fazlasının sodyuma duyarlı kan basıncına sahip olduğunu düşünürseniz hipertansiyon eğiliminizin kanınızda fazla sodyum birikince tetiklenebileceğinden kuşkunuz olmasın!
Lezzet odaklı beslenmede ısrar ederseniz sinir sisteminiz mutluluk hormonu salgılayacak ‘fazla tuzlu beslenme’ tuzağına yakalanma olasılığınız yükselecektir. Özellikle yakın akrabalarında hipertansiyon olan biriyseniz, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği gibi sorunlarınız varsa besinlerle aldığınız tuz miktarını ölçülü tutmaya bakın.
Taze üründe daha az sodyum olduğunu unutmayınız. Çoğunlukla Sodyum içeriği fazla olan besinler hazır ve işlenmiş olarak satılan endüstriyel-fabrikasyon besinlerdir. Sebze ve balık konserveleri, peynir çeşitleri, hazır köfte, pizza ve çorbalar, hazır içecekler ve meyve suları sodyumun en önemli kaynaklarıdır. Bu durumun sağlık yönünden ağır sonuçları ile ödenen sağlık faturaları altında ezilen sosyal güvenlik sistemleri ülkelerin gıda kontrol mekanizmalarında tuzla ilgili kısıtlayıcı yaptırımlar konusunda birlikte hareket etme yönünde kararlar almalarına neden olmuştur.
Beslenirken daha az sodyum almaya karar veriyorsanız ürün etiketlerini dikkatle okumalı, sodyumsuz, çok düşük sodyumlu, düşük sodyumlu, sodyumu azaltılmış’ veya ‘tuzsuz besin’ ibarelerinin ne anlama geldiğini hatırlamalısınız.
Sodyumsuz besinler: Bir porsiyonunda 5 mg.’ dan az sodyum içerirler.
Çok düşük sodyumlu besinler: Bir porsiyonunda 35 mg.’ dan daha az sodyum var.
Düşük sodyumlu besinler : Bir porsiyonunda 140-150 mg.’dan daha az sodyum bulunan ürünlerdir.
Sodyumu azaltılmış besinler: Sodyum içeriği en az yüzde 25 oranında azaltılmış olan ürünler.
Comentarios